MALKARA
GAZİ ÖMER BEY
Dedesi Paşa Yiğit, Saruhan (Aydın) TürkmenIeri'nin bir kolu olan ve Danişment Oğulları diye anılan göçebe Türkmenlerdendir. Türkmenler, Osmanlıların Rumeli'ye geçişlerinde zapt ettikleri yerlere, Anadolu'dan getirtilip yerleştirilmiş topluluklardır. Paşa Yiğit de, oğlu Turhan ve torunu Ömer Beyle Malkara çevresine yerleşmiş veya yerleştirilmiştir. Akıncı beylerinden olan bu kimsenin adı, bu gün linyit kömürleri ile tanınan Paşayiğit köyüne verilmiştir.
Ömer Bey, Fatih zamanında yaşamış, babası Turhan Bey'in yanında yetişmiş, savaş meydanlarında sayısız kahramanlıklar göstermiş gözü pek bir kumandandı.
Yunanistan ve Mora işlerindeki vukufu ile yalnız bu havalide değil, Eflak ve Bosna da Uzun Hasan'ın ve Memlüklerin karşısında babasına layık bir evlat olduğunu göstermiştir.
O'nu, önce Fatih'le Mora'da görüyoruz. Moralılar, dört yıl önce Turhan Beyin emir ve nasihatlerini unutarak tekrar mücadeleye başlamışlardı. Mora işini kökünden halletmek isteyen Fatih, 1458 de Mora'ya bir sefer hazırlamıştır.
Sonunda Kuzey Mora'yı Osmanlı topraklarına katmış, idaresini de önemli hizmetleri görülen Ömer Bey'e tevdi etmiştir. Şehirlere yeniçeriler konulmuş, geriye kalan yerler vergiye bağlanmıştır. Fatih; Atina'yı da almak istemiş, bu görevi de Ömer Bey'e vermiştir. Ömer Bey, Prens Franko'ya padişahın kendisine Tep ve Boti valiliğini vereceğini bildirip, bu kimseyi razı etmiş, bu kurnazca hareketi ile Atina'yı kan dökmeden zapt etmiştir.
Eski Yunan medeniyetinin merkezi olan bu tarihi şehirde, Türk atlarının nalları şakırdamış, Onun zeka ve nüfuzu sayesinde 1829 tarihine kadar şanlı bayrağımız Akropal'da dalgalanmıştır.
Fatih, Ömer Bey'in bu kansız başarısından çok memnun kalmış, Atina'yı görmeye gelmiştir. Akropol'a çıkarak Partenon'u incelemiş, gözlerini ufuklarda gezdirerek Pire Limanı ile çevrili Atina şehrini seyretmiştir. Çok hoşlanan Fatih yanındakilere dönerek “Din ve Devlet böyle bir yerin zaptından dolayı Turhan'ın oğluna nasıl müteşekkir olmasın” diyerek, iltifatta bulunmuştur. Tarihimizin kahramanları arasına giren Ömer Bey'i, Fatih bundan sonra yanından ayırmamıştır.
Ömer Bey, 1462 de Eflak, 1463 te Bosna seferlerine katılmıştır. Eflak'ta susuz bir bölgeye düşen ve düşmanın saldırısına uğrayan Mahmut adlı kumandanın idaresindeki kuvvetlerimiz, O'nun azim ve cesareti sayesinde kendisini toparlayarak düşmanı ezmiş, amansız akınları ile Eflak'lılara göz açtırmamıştır.
Tarihimizde Kazıklı Voyvoda diye geçen, Macarların Şeytan, Eflaklıların Cellat dedikleri bu zalimi günlerce kovalamış, mızraklara takılmış 2000 düşman başı ile ordugaha dönmüş, bu hizmeti ile Tasalya Beyliğini kazanmıştır. Bosna'nın zaptında da büyük faydaları görülmüş, düşmanı kovalarken Verbas nehrini yüzerek geçmek suretiyle orduya örnek ve cesaret timsali olmuştur.
Venediklilerin Germe hisarını yapıp içerisine 200 topçu, bir çok zırhlı ve tüfekli asker yerleştirdiğini öğrenince, süratle miraya yetişerek, Venediklilere ait Lepant havalisini işgal etmiş, sonra Germe hisarı önüne gelmiştir. Bu gelişi hisardakileri çok korkutmuştur. Keşfe çıktığında hisara 300 adım kala, hisardan atılan güllelerle, yanında bulunan iki subay şehit olmuştur. Sonradan sadrazam Mahmut Paşanın kuvvetleri gelince, Germe hisarındaki düşman, Türk saldırısı sonunda bir kar yığını gibi erimiş ve hisar zapt edilmiştir.
Ömer Bey, 20.000 akıncı ile Modan havalisinin altını üstüne getirmiş, eline geçirdiği 500 esiri Fatih'e göndermiştir. Venedikliler Mora' da da perişan edilmiş ve yarım ada tekrar idaremiz altına girmiştir.
1473'te Otlukbeli savaşına katılmış, Murat paşanın tedbirsizliği yüzünden Uzun Hasan'a esir düşmüştür. Fatih, Barburt'a sürgün edilen bu çok sevdiği kumandanın bir çok esir karşılığında serbest bıraktırmıştır.
Ömer Bey, son olarak 1485'te Sadrazam Ali Paşa kumandasındaki kuvvetlerle Osmanlı-Mısır savaşına katılmıştır. Çok çetin olan bu savaşta, Osmanlı'ları sevmeyen Karaman ve Anadolu askerleri savaştan kaçınca, Ali paşa ile Ömer Bey'in Rumen askerleri ile savaşa devam edilmiştir. Ömer Bey, sadık, cesur ve mert bir kumandan olduğunu bu savaşta da göstermiştir. Dehşetli bir saldırıya uğrayan kumandan Ali Paşayı canla başla korumuştur. İki taraf büyük zayiat vermiş, savaş meydanı cesetlerle dolmuştur. Akşama doğru bitap düşen iki taraf çarpışmayı durdurmuştur. Ömer Bey'in kahramanlığı, Osmanlıları ağır bir yenilgiden kurtarmış, ordumuz Toroa'lara çekilmiştir. Padişah 2. Beyazıt, kaçan kumandanları ağır şekilde cezalandırmıştır.
Sicil-i Osmani sahibi Süreyya Bey, Ömer Bey'in bu savaşta kaybolduğunu yazmaktadır. Halbuki, türbesinin ve hicri 900 tarihli vakfiyesinin olması bunu yalanlamaktadır.
Ömer Bey'in, Fatih ile birlikte 1473 yılından Otlukbeli ile savaşma iştirak ettiği kayıtlarda mevcuttur. Hayat hikayesinden anlaşıldığına göre Ömer Bey, çok cesur bir kumandandır. O'na Fatihin sağ kolu da denilebilir.
Ömer Bey, Malkara'da bir camii (Çarşı camii), bir mescit, bir tekke, Edirne'de bir mescit, Başlı köyünde bir tekke yaptırmıştır. Dimetoka ve Malkara'da bulunan bir değirmen, bir dükkan, bina ve arazi ile Yenişehir ve Tırnova'nın cizyelerini vakfetmiştir.
Ömer Beyin 900 hicri tarihli vakfiyesi olduğuna göre, vefat ettiği tarihin 809 değil de 908 olması daha uygundur. Çünkü Ömer Beyin Fatihle birlikte Otlukbeli (1473) savaşına iştirak ettiği kayıtlarda malumdur.